Feminizm Herkes İçindir

 

 

Feminizm Herkes İçindir

Feminizm olgusunun benimseyici ve taşıyıcısı olarak yalnızca kadını değil, erkeği de gören ve erkeğin de doğru bir kadın bakışına ihtiyacı olduğunu belirtir.

19 Eylül 2008 / 23:19

 

Özellikle ırk, cinsiyet ve sınıf kavramlarını feminist perspektifle yeniden tartışmaya açan siyah feministlerden Bell Hooks, bu bağlamdaki düşüncelerini eserinin adından da anlaşılacağı gibi tümelleştirdiği söylenebilir. Biraz daha açmak gerekirse bell hooks'un “herkes” ten kastının evrenin herhangi bir yerinde ne şekilde ve ne şartlarda olursa olsun, feminizmin, bir bütün olarak herkesi; düşünen öznelerin tamamını- tüm insanları –ilgilendirdiğini söylemektedir. Dolayısıyla kamusal alanda ataerkil medyanın ürettiği anlamda feminizmin yalnızca  “erkek karşıtı” bir kadın düşünüş –teori- biçimi olmadığını vurgulamaktadır. Erkeklerin de hiç çekinmeden feminizmi benimseyebileceğini ve feminizmi salt “kadın”  ile sınırlı tutulamayacağını ifade ederek bu titizliğinin bir gereği olarak “feminizmin, cinsiyetçi sömürü ve baskıyı sona erdirmeyi amaçlayan bir harekettir' tanımını teyit eder. Burada önemli olanın, erkeğin de cinsiyetçilikten payına düşeni alabileceği ihtimaline dair gerçekliktir. Dolayısıyla erkek feministlerin de olması kadar doğal bir şey olamayacağını vurgulamaktadır. Cinsiyetçiliğin kapsayıcı bir sorun olduğu düşünülürse, bu problem karşısında sözü erkekler de bizdendir' e getirmektedir. Lakin Bell Hooks, bu konudaki tek taraflı düşüncelerin üretilen yanlış tariflerde aranması gerektiğini vurgular. Feminizmin yanlış tanımlandığına dair çoğunlukla medyayı eleştiren bell hooks, bu tanımlardan bir kaçını vermektedir:

 

Feminizm'in sırf erkeklerle eşit olmanın peşinde olmakla sınırlı olduğu,

Feminizm'in erkek düşmanlığı olduğu

Kadın ve erkeğin evle sınırlı eşit iş bölümü olduğu

Kürtajı meşru kılan bir tutum olduğu

Lezbiyen olabilmeyi amaçladığını ve yalnızca eşit işe eşit ücreti talep eden bir kadın hareketi olduğuna dair yanlış açıklanmakta, lanse edilmektedir.

 

Bell Hooks'a göre bu tarifler, feminizmin; cinsiyet ayrımcılığına hepten karşı duran bir hareket olduğunu yadsıdığı gibi, feminizmin öğretilmiş cinsiyet kalıplarının sosyo-psikolojik sorgulanmasına ilişkin amacı olduğunu ve politik eleştirel yanını görünmez kılan tanımlar olduğunu belirtir.

O, eserinde, cins sömürüsünü, cinsiyetçiliğe dayalı sömürüyü yargılayan bir felsefi bakış olarak feminizmin temellendirilmesinden yanadır.

 

Feminizm olgusunun benimseyici ve taşıyıcısı olarak yalnızca kadını değil, erkeği de gören ve erkeğin de doğru bir kadın bakışına ihtiyacı olduğunu belirtir. Çünkü hayatın kadın ve erkek tarafından paylaşıldığını hatırlatır. Öte yandan Hooks, cinsiyetçiliğe tersten bakarak, feminizm geliştikçe ve – kuramsal açıdan ilerledikçe- günümüz feminizminin salt erkek eleştirisi ve düşmanlığı üzerine kurulu olan toplumsal bilinç eleştirisi yaklaşımında vazgeçtiğini dile getiriyor.

 

Kültür ve Sınıf

 

Bell Hooks, Diana Press'e göndermede bulunarak eserinde Türkiye için de güncel olduğunu düşündüğüm, sınıf ve ırk tartışmaları etrafında feminist tavrın sorgulanması gerektiğine işaret etmektedir. Bu bağlamda eser, farklı fikirler sunuyor olmasıyla; durum ve şartlara uyarlanan bir teorik tavra açık olmasıyla Türkiye'deki Kürt, Çerkez, Arap, Alevi kadın sorununa belki de ırk ve sınıf, hatta kültürel hareket olarak bakılabileceğiyle ilgili farklı bakış açıları geliştirir. Bu durumu farklı feminizmlerin olabileceğiyle özetlediği söylenebilir. 'Yaşam tarzı feminizmi' olarak kısaca gündeme getirdiği düşünceler Türkiye'deki farklı kültür çevrelerince değerlendirilebilir mi? Soruları gibi yararlı noktalarda kişiyi düşündürmesi de eserin güncel yanını kanıtlar. Ayrıca feminist politikanın, sınıf, ırk, cinsiyet vb. ayrım durumlarını kapsadığını ve üst bir bilinç kültürüne dayandığını söylemekle birlikte feminizmin anlaşılması için cinsiyetçiliğin de anlaşılmasının zorunlu olduğuna işaret etmektedir.                                                                                     

Feminist kültürün gelişmesi ve cinsiyetçiliğin yaşam pratiğinden silinmesi gerektiğine işaret eden Bell Hooks, bunun ilkin; öncelikli hareket noktasının bilinç yükseltme faaliyetleri olduğunu hatırlatmaktadır. Çünkü her şeyden önce “ feminist doğulmaz feminist olunur” diyerek. Feminist sürecin üretilen ve edinilen bir bakış açısı; epistemolojik (bilgi üretimi/kuramı) bir çaba olduğunu vurgular.

 

Kadınların, başta evde, sonra ise toplumun tüm yapılarında belirleyici olabilmesi, kendi sesini duyurabilmesi için bu var oluşsal epistemolojik çabanın önemli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nihayetinde bell hooks “geniş katılımlı bir feminist hareket inşa etmek' için kadınların örgütlenmelerini gerekli görüyor. Bilinç yükseltme oturumları ise tam da buluşma noktasıydı. Bütün bu, bilinç yükseltmeler Sanayileşmiş ve ileri Kapitalizmin etkin olduğu çok kültürlülüğe ve cemaatsel farklılıklara sahip olmayan –en azından eritilmiş-  ülkeler için istenilen sonucu çoğunlukla doğururken, günümüz Türkiye'sinin çok kültürlülüğü ve cemaatlere dayalı yapısı, inançlar yelpazesine dayanan eklektik durumuna aynı istenilen sonuçları doğurmayabilir. Örnek vermek gerekirse Kürt kültürünün kadınlık kodlarının feminizmin rasyonel ve evrensel kodlarıyla ne kadar uzlaşabileceği, uzlaşmak zorunda olduğu ciddi bir problem olarak göze çarpmaktadır. Çünkü Kürt kadınlarının bazı özgül sorunları onların cinsiyetlerinden dolayı yaşadıkları sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır. Otuz yıllık savaş ve bıraktıkları sorunlar cinsiyet ilişkilerini sorgulamaktan daha öncelikli görünüyor.  Yine Aleviliğin kadını yerleştirdiği ve tanımladığı pozisyonun, batı merkezli feminizmin ne kadar doğru şekillendireceği tartışmalıdır.

 

Burada belki de Bell Hooks'un yer vermediği ve Türkiye'de kadın araştırmaları için kişisel olarak zorunlu gördüğüm “kültürün cinsiyeti” olgusunun bütün feminist çalışmalarca irdelenmesi ve önemsenmesi gerektiğidir.

 

'Herkes kekliğe düşman keklik ise kendine'

 

Kadınların, erkeklerin ördüğü ataerkil (erkek egemen) sistem dışında, kendileriyle de uzun ve zorlu bir savaşıma girdikleriyle ilgili çarpıcı örmekler, kitabın dikkat çeken yanlarından biri olduğu söylenebilir. Kadınların sosyalleşme sürecinin bile, çoğunlukla erkeklerin tanımladığı anlam dünyasından süzülerek şekillendiği ile alakalı önemli örnekler bulmaktayız. Bu konuda Hooks, “ataerkil düşünce bizleri kendisini erkeklerden daha aşağı gören ataerkinin gözüne girmek için birbiri ile kıyasıya rekabet eden kıskançlık korku ve husumet besleyerek birbirini hor gören kadınlar olarak sosyalleştirdi” demektedir. Bu günümüzde medyanın temsil ettiği en uç ataerkil kültürünün her an üretildiği popüler kültüre entegre olmuş kadın kimlikleri Bell Hooks'un bu belirmesini doğruluyor. Bu kadın figürleri sözde erkekler dünyasında eklerin dostu ve erkekleri, hemcinslerinden daha çok keşfettiklerini düşünen kadınlardır. Erkeklerin dünyasında/iktidar ortamında erkek dostluğunu savunmak bir tür onanmış ataerkil normlara itaattir. Yazarın değimiyle “Erkek dostluğu, ataerkil kültürünün kabul ve onay gören bir yönüydü”Kadın dostluğu – kadınların dostluğu –ataerkil içinde mümkün değildi ve haince bir davranıştı”. Bu ve buna benzer kadınlık tutumları, kadınların kendi aralarında ciddi tarihsel çelişki ve çekişmelerin varlığına delalet eder.

 

Feminizmin tarihsel süreçte kendi içinde yaşadığı ve sorguladığı bir diğer konunun sınıf ve ırk gibi sosyolojik konulardır. Kitapta, uzun bir dönem beyaz kadının, öteki olarak algıladığı ve iktidarını ilan ettiği; baskı altındaki diğer kadınlarla olan ilişkisinin, kadınlar arası bir güç ve dayanışmanın oluşmasının önündeki en önemli engeller olarak sunuluyor. Çünkü Bell Hooks “kadınlar arasındaki dayanışma her zaman cinsiyetçiliği zayıflatır ve ataerkinin yok olması için uygun ortamları kurar” demekte ve bu dayanışmanın önemine vurgu yapar. Bundan çıkaracağımız bir diğer önemli sonuç ise sınıfsal üstünlüğü olan beyaz kadının, ayrıcalıksız kadını ezmesinin, tam da ataerkil bir tuzağa düşmek olduğudur. Tabi ki bu tarz sınıfsal üstünlük psikolojisine dayanan ve Türkiye'deki azınlık kadınlarını aşağıda gören bir devletçi/Kemalist feminist tavrın Türkiye'de toplumsal cinsiyet çalışmalarını ve kadın hareketini olumsuz etkileyip, güçsüz (dayanışmadan yoksun) kılacağını düşünüyorum. Bell Hooks' un bu konuya ilişkin teşhisleri tartışılmaya değerdir. Kadınların var oluş mücadelelerini sekteye uğratan önemli bir sorun, kadın dayanışmasının kritik dönemlerde kurulamamasıdır. Hooks'un bu olumsuz duruma dair tespiti adeta 'herkes kekliğe düşman keklik ise kedine' sözüyle özetlenebilir.

 

Sınıfın ve cinsiyetin ötesinde feminizm

 

Feminizmin sınıf kavramının, klasik Marksizmin tanımından farklı olduğuna açıklık getirmektedir. Sınıf'ın, Marks'ın, üretim araçlarıyla ilişki olduğu tanımından farklı olarak; “nasıl davranacağınızın öğretilme biçimi, gelecek anlayışınız, sorunları nasıl anladığınız ve çözdüğünüz, nasıl düşündüğünüz, hissettiğiniz ve davrandığınızla” ilgili olarak belirlenebileceğini ifade eder. Ayrıca sınıf mücadelesiyle yüzleşmeyen feminist hareketlerin, tüm katmanları hedefleyen bir kadın dayanışmasını yakalayamayacağına vurgu yapar. Bu tespit bence Türkiye'deki kadın hareketi açısından önemli görünüyor.  Çünkü sınıflar arası bir bağlama/yapıya ulaşamamış bir kadın politikasının yaygınlık ve güç kazanması beklenemez. Bell hooks'un, küresel bir kadın hareketinin de zaten bu koşullarda doğacağını söylemesi de bunun önemine vurgudur. Kanımca Türkiye'deki kadın hareketi de bu sınıflar arası dayanışmayı tam olarak yakalayabilmiş değil.

 

B. Hooks, sonuç olarak eserinde, eğitimle şekillendirilen yanlış cinsiyet kalıplarının/fikirlerinin temel olarak eğitimin yeniden yapılandırılması aracılığıyla aşılması gerektiğini öngörür. Ona göre doğru cinsiyet kalıpları eğitimle sağlanabilir.  Eserinde sık sık kadınlara doğuştan itibaren cinsiyetçi düşüncelerin aşılandığını eleştiren Bell Hooks, feminist bir cinsiyet politikasının üretilmesi ve öğretilmesi gerektiğini söyler. Bu politikaların temelde insanı 'cinsel özne' olarak ele alması gerektiğini ifade eder. Feminizmin şeffaf olarak anlaşılmasını sağlayan ve birçok temel kavram zenginliği de sunan bu eserin, kadın bakışının doğru bir şekilde özümsenmesine katkı sunduğunu düşünüyorum. 'cinsel özne' olma gibi, feminizmin herkes için olduğunu dile getiren Bell Hooks, cinsel ayrımcılığın alt edilmesinde erkeklere de büyük görevler düştüğü ve feminizmin aynı zamanda erkekleri de bağladığını, en temel mesaj olarak verir.


Haberin kaynağı : http://www.korkmazhukuk.com
KORKMAZ HUKUK | AV.MUHİTTİN KORKMAZ